Hunter X Hunter (2011) İnceleme: Havada Kalmış Bir Hikaye mi, İzlemeye Değer mi?
Yazıda Neler Var?
Hunter X Hunter, Yoshihiro Togashi tarafından çizilen aynı adlı mangadan uyarlanan bir animedir. Mangası, mangakasının* rahatsızlığı nedeniyle (!) devam edemediği için çoğu mangasever tarafından kötü yorumlara maruz kaldı. Hatta bazılarına göre bu devam edememe sorunu rahatsızlıktan değil, mangakasının tembelliğinden ileri geliyordu.
Mangaka, dragon quest adlı oyunun başından kalkamadığı için çizemiyor, sırt ağrılarını bahane ediyordu. Ben de bu iddaalara inananlardan biriyim. Ama anlayışla karşıladığım noktalar da var. Mangakalar’ın çalıştığı zor koşullar, ne kadar para kazanırlarsa kazansınlar çekilecek bir dert değil gibi geliyor. Yakın zamanda Berserk’in mangakası Kentaro Miura vefat etmişti. O öldüğünde bir kez daha anladık ki bize bu muhteşem eserleri veren sanatçılar bunun için hayatını yaşayamıyor. O yüzden Togashi’yi oyunlarıyla bırakıp Hunter X Hunter’a geri dönelim.
Hunter x Hunter animesi Fullmetal Alchemist gibi yeniden yapıma uğramış olsa da ondan farklı olarak sadece yenilenmiş teknolojiye bağlı olarak çizimlerin kalitesi artmış, hikâyede ve karakterlerde herhangi bir farklılık gözlemlenmemiştir.
Hunter X Hunter’ın Konusu Nedir?
Hikayemiz yaratıkların ıslık çala çala gezdiği fantastik bir dünyada geçiyor. Öyle ki bu yaratıkları avlamak da görevleri olan Avcı denilen insanlar var. Avcılar toplumda öyle yüksek konumlarda ki bankadan yüksek paralar çekebilir. Normal insanların giremeyecekleri özel yerlere girebilirler ve seyahat ederken bir sıkıntı çekmezler. Bu yüzden çoğu insan, avcı olmak ister. Peki avcı olmak kolay bir iş mi? Cevap: Hiç de bile…
Avcı olabilmek için başvuran binlerce insan, daha sınav yerine bile gitmeden sürpriz testlerden geçer. Sınav yerindeki fiziksel zorlayıcılığın yanında mental olarak da testten geçerler. Yaşamaları ise asla garanti değildir. Hayatınızı kaybetmek uğruna başarılı olursanız çok zengin olacağınız bu sınava girer miydiniz? Yükselen dolar kurundan sonra “Evet” diye bağırışları duyar gibiyim.
Baş karakterimiz Gon da avcı olmak istiyor ve 12 yaşında köyden ayrılıyor. Ama onun parayla pulla bir derdi yok. Amacı tıpkı kendisi gibi 12 yaşında köyü terk edip avcı olan babasını bulmak. Yıllardır babasını görmeyen Gon, avcı olup ona kendisini kanıtlarsa babasını görebileceğini hissediyor ve bu amaç uğrunda yılmadan ilerliyor. Boyuna posuna bakmadan çoğu iri yarı insanın yapamayacağı şeyleri yapan Gon, yolda da kendisi kadar güçlü ve gizemli arkadaşlar ediniyor: Gözleri kırmızıya dönen Kurta klanının hayatta kalan son üyesi Kurapika, sırf Tıp okuyabilmek için gereken parayı hunterlıktan finanse edeceğini düşünen Leorio ve dünyanın en bilindik suikastçı ailesine sahip olan Killua.
Avcılık sınavı ile başlayan animenin tek konusu da bu değil. Anime ilerledikçe derinleşen konusu sizi daha da içine çekiyor ve bir anda Gon’un arkadaşlarından biri oluyorsunuz. Hele ki animenin en uzun bölümü olan Kimera Karınca Arc’ı sizi hop oturtup hop yerinizden kaldıracak. Openingleri, endingleri ve soundtrackleri o kadar etkileyici ki, Hisoka karakteri ortaya çıktığında çalan müziği bir ara telefon zil sesi bile yapmıştım.
İzlenir mi?
Her ne kadar hikâye yarım kalmış gibi gözükse de animenin havada bitmediğini ve başlangıçta yola çıkılan amaçların nihayete erdiğini düşünüyorum. Bu saatten sonra manga devam etmese bile aldığım tat azalmayacak ve hikâyenin geldiği nokta beni hayli hayli tatmin edecektir. O yüzden eğer izleyecek bir şeyler arıyorsanız, kafam dağılsın başka şeyler düşüneyim diyorsanız Hunter x Hunter (2011)i rahatlıkla tavsiye ederim.
Bu içerik de ilginizi çekebilir:Doğru Diş Fırçalama İpuçları: Düzenli Olarak Diş Fırçalamak Dişleri Beyazlatır Mı?