Prestij İnceleme: Sinemaya Dair Tüm Bildiklerinizi Unutun!
Yazıda Neler Var?
Christopher Nolan, kardeşi Jonathan Nolan ile birlikten Priest’in eseri Prestij ’i senaryolaştırıp yönetmiştir. Bu aslında Priest’in Nolan hayranlığından ileri gelmiştir. Daha önce kitabı okuyan Sam Mendes, bunu filme dönüştürmek istese de Priest onu reddetmiş ve Memento ile Following’in yönetmeni olan Nolan olmasını istedi. Film IMDB’de 8.5/10 puan alıp en iyi 250 film listesinde Casablanca’nın hemen üzerinde 47. sırada yer almaktadır. Ayrıca gizemli film türünde de ilk 10 film arasına girmeyi başarmıştır. Nolan 40 milyon $’lık bütçe ile bu filmi yapmasına karşın 109 milyon $’ın üzerinde bir hasılat kazanmıştır.
Nolan Prestij ‘in senaryosu üzerinde iki seneye yakın çalışmıştır. Kitaba sadık kalarak çizgisini bozmamıştır. Prestij ile yakın dönemde vizyona girmiş olan, başrollerini Edward Norton ile Jessica Biel’in paylaştığı “The Illusionist”, her ne kadar Nolan’ı korkutsa da film bittikten sonra böyle bir yapımın daha önce yapılmadığını anlamıştır.
Nolan klasik olarak CGI’a başvurmamış ve dönemin renklerini yansıtmak için daha önce de dört filmde çalıştığı görüntü yönetmeni Wally Pfister’den yardım istemiştir. Pfister, sahnelere yaptığı ışık oyunlarıyla dönemin renklerini vermeye çalışmış ve çok da başarılı olmuştır.
Viktorya dönemi İngiltere’sinde geçen Prestij döneminin kültürel yapısını filme pek yansıtmaz. Filmde bunlara değinmemek bilinçli yapılan bu olay için Nolan, sıkıcı bir dönemi yansıtmak istemediklerini ve dönem detaylarından çok hikayedeki duyguyu yakalamaya çalıştıklarını söyler.
Nolan her filmde yaptığı gibi bu Prestij ‘de de harflerle oynamıştır. Ad ve soyadlarının baş harfleri alınınca çıkan ABRA kelimesi, sihir dünyasında çokça kullanılan Abrakadabra kelimesine bir göndermedir.
Prestij Konusu
19. yy’ın sonlarında Londra’da yaşayan Alfred Borden (Christian Bale) ve Robert Angier’ın (Hugh Jackman) hikayesi anlatılmaya başlanır.
Harry Cutter’ın (Micheal Caine) yanında çırak olan ve şovlarına yardım eden bu iki sihirbaza Robert Angier’ın karısı Julia da eşlik eder. Harry Cutter eğittiği bu çıraklarını başka bir sihirbazın şovuna yardım etmesi için görevlendirir.
Şova göre Robert’in karısı Julia, sihirbazın yardımcısı olurken Alfred ve Robert de seyircilerin içindeki gönüllüler olacaktır. İkisi birden gelip Julia’yı bağladıktan sonra Julia suya salınacak ve düğümlerinden kurtulup çıkacaktır. Bir gün kaza sonucu Julia ölür ve Robert de bu olayların sorumlusu olarak Alfred’i suçlar. Şöhret olma yolunda olan bu ikilinin ömür boyu rekabeti ve düşmanlığı da tam olarak burada başlar.
Yolları ayrıldıktan sonra çeşitli numaraları yapan Alfred, kaybolan adam numarasıyla birden herkesin odağı olur. Bir kapıdan girmeden önce topu atıp, sonra diğer kapıdan çıkıp topu yakalayarak bu şovu yapan Alfred’in sırrı bir türlü çözülemez. Robert bu sırrı çözmek ve kendisi daha iyi şov yapmak için uzun bir yol tepip daha önce sihirbazlara makineler yapan Nikola Tesla (David Bowie) ile görüşecektir.
Filmde Edison’un Tesla’yı nasıl karaladığına da değinen Nolan, Tesla’nın sürekli yer değiştirişlerine, o meşhur eliyle ampul yakışına ve bir köyü uzaktan aydınlatışına da filmde yer vermiştir.
Ayrıca gerçeğe yaptığı göndermeler bununla da sınırlı değildir. Filmde William Ellsworth Robinson’a da yer vermiştir. Sihir dünyasının bilinen isimlerinden Robinson, aslında bir Amerikalı olmasına rağmen şovuna ilginçlik katmak için Chung Ling Song ismini alıp bir Çinli gibi davranmıştır. Nolan filmde Chung Ling Song’un trajik ölümüne de bir atıfta bulunmuştur. Robinson, kurşun yakalama numarasında vurulup hayatını kaybetmiştir. Filmde de Alfred Boden bu numarayı yapacakken hayatı riskinden bahsediliyor ve Boden numarada ölümcül olmasa da yaralanıyor.
Prestij Oyuncuları
Filmde yer alan oyuncular şu şekildedir:
- Christian Bale:
Alfred Borden adlı sihirbazı canlandıran Bale’nin dedesi de zamanında sihirbazlık yapmıştır. Fakat onu hiç göremediğinden rolüne bir katkı sağlamadığını söylemiştir. Kendisini daha önce Nolan’ın filmi olan Batman: Begins’de gördüğümüz Bale, rolünü çok iyi bir şekilde yerine getirmiş. Nolan daha önce Bale’in performansını beğendiği için bu rolü de kendisine vermiş.
Nolan bu karakterin yazı tura atarak kaderini belirlediği hareketini öyle çok beğenmiştir ki, Dark Knight filminde bu hareketi bir karakterine daha vermiştir.
- Hugh Jackman:
Alfred’in can düşmanı Robert Angier’i oynayan Hugh Jackman’i Xmen serilerinden Wolverine olarak biliyoruz. Çizgi romanlarda sarı kostümle dolaşan Wolverine, Hugh Jackman’dan sonra kıyafetini çıkarmıştır. Kendi adıma konuşmak gerekirse Wolverine’i başka birisi oynasa yadırgarım diye düşünüyorum. Angier’ı da başarılı bir şekilde canlandıran Jackman, daha önce Woody Allen’ın yönettiği Scoop filminde de bir sihirbazı canlandırdığı için tecrübesi var. Hatta işin ilginci o filmde de Scarlet Johansson ile beraber rol almış.
Jackman’ın beni etkileyen tek performansı da Wolverine değil. Daha önce Van Helsing filminde de başrol oynayan Hugh, bu filmdeki performansıyla da ışıldayıp kendisinin aklımda kalmasını sağlamıştı. Ama Wolverine başka tabii…
- Micheal Caine:
Nolan’ın gözbebeği olan Caine filmde ikilinin ustası Harry Cutter’ı oynuyor. Cutter her ikisine de sihrin doğasını ve sihir için verilen bedelleri anlatmaya çalışıyor. Sonralardan Angier’ın sihir mühendisi olarak görev yapıp ona yardım ediyor.
Caine yaşına rağmen bu gibi rollerin altından oldukça iyi kalkmasıyla meşhur. Öyle ki filmin öncesinde ve sonrasında Nolan’ın neredeyse tüm yapımlarında oynamıştır. Batman Trilogy’de Alfred’i, Inception’da Miles’ı, Interstellar’da Proffessor Brand’ı, Tenet’de de Crosby’i karakterini oynamıştır. Dunkirk filminde yer almasa da sesiyle filme katılmıştır.
- David Bowie:
Filmde Nikola Tesla’yı oynayan Bowie, bilindiği üzere aynı zamanda efsane bir müzisyen! 2016 yılında hayata veda eden Bowie, gözlerindeki farklılıkla da oldukça konuşulmuştur. Filmde yan karakter olsa da hikâyeye oldukça katkı sağlayan Tesla, Boden’ın Angier’ı yemlediği bir bilim adamından başkası değildi. Filmde yaptığı makineyi yapacağını bile bilmeden onu sırf oyalansın diye ona yönlendirmiştir.
- Andy Serkis:
Tesla’nın yardımcısı Alley karakterine hayat veren Serkis’i, Tolkie’nin yazdığı ve sonrasında da müthiş bir şekilde filme uyarlanan Yüzüklerin Efendisi filminde Gollum karakterine verdiği sesten tanıyoruz. Aslında bir ses sanatçısı olan Serkis, oyunculuğa da Gollum ile başlamış. Gollum’u seslendirirken yaptığı hareketlerle yönetmen Peter Jackson’ın dikkatini çeken Serkis, sete inip Gollum’a da hayat vermiştir.
- Scarlet Johansson:
Şimdilerde yükselen Marvel’ın Black Widow’u olarak tanıdığımız Johansson o yıllarda 22 yaşına henüz basmıştı. Gençliğindeki güzelliği şimdi bile koruyan Johansson, filmde başlarda Robert’in asistanı olarak başlayıp sonradan Alfred’in asistanı ve sevgilisi olan Olivia karakterine hayat vermiştir.
Prestij İzlenir mi?
Sihirbazlık ile ilgili üç tane filmden biri olan Prestij, Nolan’ın klasiklerinden biri olmayı başarmış. Hiçbir filmini kötü bulmadığım bu başarılı yönetmen, hikâyenin de güçlü olmasını oldukça iyi kullanarak beyaz perdeye çok güzel bir uyarlama filmi çekmiş. Filmin düz bir şekilde ilerlememesi, hikâyenin başından ve sonundan alınan kesitler ile tamamlanması benim ilgimi çekti. Bu tarzı Robert Angier’ın, Borden’ın günlüğünü okumasıyla yansıtması da anlatımın güçlü olmasını sağlamış.
Kitabı okumadığım için oradaki anlatımın nasıl olduğunu bilmiyorum fakat bilmesem de Nolan’ın bunu mükemmel bir şekilde uyarladığını şöyle anlatmak istiyorum. Kitap o kadar güzel uyarlanmış ki günümüzdeki kitap uyarlamalarının esamisi okunmuyor ve okuyucuların çoğu filmlerden şikâyet ediyorken, bu film için yapılan en ufak bir eleştiriyi ben duymadım. Özellikle kitabı okuyan ve filmi beraber izlediğim arkadaşlarım bana yapılacak en iyi uyarlama olduğunu söylediler. Bu bile bir filmin ne kadar iyi olduğunun kanıtıdır. İnsan hayal gücünün beyaz perdeye iyi yansıtılması bir başarı örneğidir.
Filmin izlenirliğine gelecek olursak; başından sonuna kadar sıkmayan bir yapım olduğundan bahsetmek isterim. Karakter gelişimleri çok iyi işlenmiş. Priest’in hakkını burada hiç yiyemeyeceğim. Robert’in karısını kaybettikten sonra hayattan kopuşunu ve sırf Alfred’den intikam almak için hayata tekrar geri dönüşünü izlemek çok keyifliydi.
Filmin diğer güzel yanı da bir kötü karakterin olmayışıydı. Hikâyede yer alması gereken çatışmayı iki gri karakter üzerinden vermeleri oldukça güzel olmuş. Böylece hangi tarafı tutacağını bilemeyip dengede durmaya çalışan su terazisinin üzerindeki baloncuk gibi bir o yana bir bu yana savrulup gidiyorsunuz.
Oyuncuların rollerine daha iyi hazırlanmak için ünlü sihirbaz Ricky Jay’den ders almaları da yapılan numaraları daha etkili kılmış. Filmi izlerken oradaki seyircilerden biri olmayı istedim. Özellikle de Angier’ın yaptığı son numarada sahnede olmak oldukça keyifli olurdu.
Beni etkileyen şeylerden biri de filmdeki foreshadow adı verilen gelecekteki olacak şeylere göz kırpma olayın repliklerle çok iyi bir şekilde yansıtılmasıydı.
Özetle bu film izlenilmez, yaşanır.
Bu içerik de ilginizi çekebilir:Rare Beauty İncelemesi: Selena Gomez’in Makyaj Markası ile Tanışın!