Dizi - Film

Leon: The Professional İnceleme: Hala İzlemeyen Kaldıysa Çok Ayıp!

Ülkemizin çeviri hatalarından nasibini almış Leon: The Professional, “Sevginin Gücü” adıyla seyircilerle buluşmuştur. Filmin ufak bir yerinden bunu çıkartıp direkt filmin ismi yapmak, hangi beyni açığın aklına geldi acaba… 

 

Luc Besson tarafından yazılıp yönetilen bu film ABD’de 1994 yılında, ülkemizde de tam bir yıl sonra gösterime girmiştir. Leon ve Mathilda’nın arasında geçen birkaç sahne L.A de tepki toplayınca, orijinal versiyondan 25 dakika daha kısa versiyonu “The Professional” adıyla yayınlanmıştır. Leon tüm zamanların en iyi 250 filmi arasında 31. sıradadır.  

 

Luc Besson bu filmi Nikita’da Jean Reno’nun “The Cleaner” karakterinden esinlenerek yazmıştır. Filmde yeteri kadar ön planda tutulmayan bu karaktere yeni bir film çekmeye karar veriyor. Hatta filmin ilk ismi The Cleaner oluyor. Jean Reno her iki filmde de aynı kıyafetleri giyiyor fakat ne var ki sonradan ismi değiştiriliyor ve Leon: The Professional ismini alıyor. 

Film tüm dünya üzerinde o kadar etki bıraktı ki Bollywood’da “Bichoo” isimli bir uyarlaması bile mevcut.   

 

Leon: The Professional Konusu 

Leon: The Professional konusu

Film, New York’un kenar mahallelerindeki bir apartmanda başlıyor. Ailenin her üyesinin sorunlu olduğu Mathilda’nın (Natalie Portman) oturduğu daire ile mafyanın tetikçisi olan Leon’un (Jean Reno) dairesi birbirine komşudur.  

Babası torbacı, annesinin ne iş yaptığı belli olmayan; ablası da 90’ların popüler kültürüne boyun eğmiş Mathilda’nın, bir de küçük kardeşi vardır. Bir gün uyuşturucu satan ve yozlaşmanın dibine vuran Stansfield (Gary Oldman), Mathilda’nın tüm ailesini katleder. Şansımıza Mathilda o sırada markete gitmiştir ve o katliamdan sağ çıkmıştır.  Eve döndüğünde bir şeylerin ters gittiğini anlayan ama bunu çaktırmadan Leon’un dairesine doğru giden Mathilda, Leon kapıyı açınca hayatının bambaşka noktaya gittiğini fark etmemiştir.  

Leon ise mafyanın bir numaralı tetikçisi olup, süt içen ve parayla pulla da pek işi olmayan bir adamdır. Öyle ki kazandığı tüm parayı Tony’in bankasına bırakıp içinden 100 dolar harçlık alıp çıkıp gidiyordur. Azılı bir katil olan Leon, her gün çiçeklerini sular, sütünü içer ve kendi halinde takılır. Hayatına Mathilda girince tüm bu normalliği kaybeden Leon, Mathilda’nın yoğun ısrarları sonucu ona tetikçiliği öğretmeye başlar.  

 

Hollywood Yeni Bir Yıldız Doğuruyor

Natalie Portman bu filmle Hollywood’a tam 12 yaşında ayak basmıştır. Ülkemizdeki çocuk oyuncuların nasıl oynadığını gördüğümüzde Natalie, bu alanda bir çığır açmış ve minik devliğini herkese çok rahat göstermiştir. Yaptığı mimikler, rolün içine girmesiyle o zamandan yıldız olacağını herkese göstermiştir. O zamanlar Mathilda karakteri için Liv Tyler da düşünülmüş, fakat 15 yaşında olduğu için vazgeçilmiştir. Bence de Natalie Portman’ın bu karakteri oynaması Hollywood açısından iyi olmuş ve oyunculuğu keşfedilmiştir. Black Swan, V for Vendetta ve Star Wars’da Natalie Portmanı görememek hepimizi çok üzerdi. 

Jean Reno, Tam Da Bu Rolün Adamı!

Daha önce türlü dillerde boy gösteren Reno’yu, Kızıl Nehirler, Da Vinci Şifresi, Godzilla, Görevimiz Tehlike, Ronin, Les Visiteurs, Derinlik Sarhoşluğu filmlerinde tanıyoruz. 1948 doğumlu olan Reno, filmde 46 yaşındadır. Şimdi bile oynadığı filmlerde yaşını göstermeyen Reno, ölümsüzlüğün formülünü bulan birkaç ünlüden birisi. 

Bana sorarsanız Jean Reno, Leon için biçilmiş bir kaftandır. Luc Besson ile daha önce Nikita filminde de çalışan Jean Reno, bu filmde Besson’un gözüne çarpmış olacak ki Leon’da başrolü kapmayı bilmiş. Yoksa Mel Gibson ve Keanu Reeves da bu rol için başvurmuş ama rolü alamamışlardır. 

Leon’un saflığını, bazen boş bakışlarını öyle iyi yapmıştır ki Leon’un başka biri tarafından canlandırılma ihtimalini fırlatıp atmıştır. 

Gary Oldman, Her Rolün Adamı 

Gary Oldman’ın ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu Harry Potter ve Jim Gordon’da da görmüştük. Onlardan önce Stansfield karakteriyle Beethoven dinleyerek bir aileyi katlettiğinden beri Oldman artık her rolün adamı olarak biliniyordu. Stansfield’i canlandırırken öyle kötü karakter (villain) oldu ki tüm zamanların en kötü karakterlerinde listeye girmeyi başardı.  

Oldman’ın yaptığı doğaçlamalar da filme unutulmazlık iksirini içirmeyi başarmıştı. Stansfield bir sahnede Mathilda’nın babasını sorgularken ona yaklaşıp koklar. Bu sahne tamamen doğaçlamadır. Bu sahnede Mathilda’nın babasının suratındaki rahatsızlığı görebilirsiniz. Sonradan yaptığı bir röportajda orada çok gerildiğini bile söylemiştir.  

Oldman’ın bir başka doğaçlaması da “Herkesi!!! (Everyone!!)”  diye bağırdığı sahnedir. Burada yönetmen Luc Besson’u güldürmek istese de yönetmen tarafından çok beğenilip filme koyulmuştur. İzlerken çok gerildiğimi hatırlıyorum. 

Leon, her ne kadar oyunculuklarıyla göz doldursa da bir devam filmi beklenen nadir kült filmlerinden biridir. Normalde kült filmlerin devam filmleri o kadar kötü oluyordu ki hayranlar bu filmlerin çekilmesini istemiyordu. Ama Mathilda’nın hayatına yoğunlaşan bir film hiç de fena bir fikir olarak durmuyor. Luc Besson’a da bu sorular çok soruluyormuş. Besson bir röportajında bu konudaki yaklaşımını şu sözlerle paylaştı:

“Ne kadar çok insanın bana Leon’un bir devam filmi olup olmayacağını sorduğuna inanamazsınız. Her gittiğim yerde soruyorlar. Eğer beni motive eden şey para olsaydı, çok uzun zaman önce böyle bir film çekerdim. Ama içinden gelmiyor. Natalie artık yaşlandı, anne oldu. Artık çok geç. Eğer yarın bir devam filmi için aklıma bir fikir gelse, elbette çekerim. Ama yeteri kadar kuvvetli bir fikir bulamadım henüz. Para için devam filmleri yapmak istemiyorum, layık olduğu için yapmak istiyorum. Yapacağım filmin ya aynı derecede iyi olmasını ya da orijinalinden daha iyi olmasını istiyorum.”  

Shape of My Heart 

Filmle özdeşleşen bir diğer unsur da Sting’in “Shape Of My Heart” şarkısıydı. Bugün bile dinlediğinizde aklınıza: Mathilda, kucağındaki saksı, Leon ve güneş gözlüğü geliyorsa bunun sebebi işte budur. James Bond’un Golden Eye filminde kullanılan “The Experience of Love” şarkısı aslında Leon’un sonu için yazılsa da sonradan vazgeçilmiştir.  

 

İzlenir mi? 

Film bugüne kadar izlediğim en iyi filmlerden birisi! IMDB puanına da değinelim; 8.5/10

Filmdeki duygu ağırlıkları çok iyi korunmuş olduğundan filmi izlerken güldüğünüz, bir sahne sonra gerildiğiniz bile oluyordu. Bu zamana dek izlemediyseniz, cidden çok ayıp! Sadece bir kez izlediyseniz yine ayıp! Koşun gidin izleyin, tekrar tekrar, yine ve yeniden… “Sevginin Gücü”yle kalın dostlarım!

Bu içerik de ilginizi çekebilir:Gece Yatmadan Yemek Yemenin Zararları

admin

Severek yazdığım, sizlerle dertleştiğim mekan burası. Hayattan zevk alarak yaşamak mı istiyorsun? Bi yere gitme. Zevosis'i takip et.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu