Yaşam

Kehanetleriyle Ünlü Baba Vanga Kimdir?

Baba Vanga, Bulgaristan Kozhuh dağlarında yaşamıştır. Yaşamını doğada geçiren Baba Vanga, bir herbalisttir. Doğum ismi Vangelia Pandeva Dimitrova iken evlendikten sonra Vangelia Gushterova olarak ismi değişir. 1911 doğumlu olan Baba Vanga, yaşamını 1996 yılında kaybeder. Dünya üzerinde pek çok insan onun paranormal yetenekleri olduğuna inanır. Yaptığı gelecek üzerine olan doğru tahminleri çevresine geleceğe dair merakları olan ve onun mistik gücünden etkilenen binlerce insanı toplar.

 

Balkanların Nostradamusu olarak da bilinen Baba Vanga’nın öngörüleri hiçbir defa bizi şaşırtmamıştır. Görme engelli bir  Bulgar olan bu kahin, önsezileri ile ismini dünya üzerinde duyurur. Kendine bir hayran kitlesi oluşturur. Öne sürdüğü öngörüleri de 11 Eylül saldırıları, tsunami felaketleri, İngiltere’nin Avrupa’dan ayrılacağı gibi dünya tarihinde büyük yer kaplayan olayları içerir. Yaptığı her bir tahmin dünya tarihini de çok büyük ölçüde etkiler. Doğruluğuna şahit olunan bu tahminler ona dair büyük bir merak beslenmesine neden olur.

 

Vanga, Bulgaristan’da şuan Makedonya’ya ait olan bir bölgede dünyaya gelmiş premature bir bebektir. Birçok sağlık sorunları ile erken yaşta baş etmek zorunda kalır. Hayata devam edip etmeyeceği belli olmayan bu bebeğe uzun süre isim dahi verilmez. Hayatta olduğuna dair ilk belirtilerinden biri güçlü bir çığlık olan bu bebeğin sesini duyan ebesi ona yabancı bir isim verilmesini talep eder. İlk öneri Yunan kökenli olan Andromache olur fakat onay görmez. İkinci olarak ise Yunan kökenli ve Bulgarlar arasında popüler olan Vangelia ismidir. Bu isim iyi haber anlamına gelir. Bu isimle hayatına devam eder.

Çocukluk yıllarında ön plana çıkacak çok fazla özelliği yoktur. Sarı saçlı, mavi gözlü ve kendi halinde bir kız çocuğudur. Babası 1. Dünya Savaşı’nda Bulgar ordusunda yer alır ve Vanga’ya elveda eder bir süreliğine… Genelde komşuları ile büyüyen Baba Vanga, annesinin vefatıyla iyice sarsılır. Bunu takiben, bir kaç sene sonrasında üvey annesi ile tanışır. Üvey annesi, onun arkadaşı da olabilen iyi bir kadındır.

 

Hayatını büyük ölçüde etkileyecek olan bir kasırga, onu evinin 2 km ötesine taşır. Yapılan büyük araştırmalar sonucunda, Vanga’yı korkmuş ve gözleri toz içinde bulurlar. Bu felaketin ardından artık göremez olur. Gözleri çok hasar görür ve yavaşça artık kapanır. Maddi koşullar da el vermediğinden dolayı operasyonlar yapılamaz. Artık gözleri iyice kapanmıştır.

1925 yılında, evinden uzak bir yerde körler okuluna başlar. 3 yıl kaldığı bu okulda, Braille okumayı öğrenir. Bununla beraber yemek, temizlik ve örme gibi işler de öğretilir. Fakat üvey annesinin vefatı ile geri dönüp küçük kardeşlerine bakması gerekir. Maddi sıkıntılar yaşayan ailenin ona ihtiyacı vardır.

1939 yılında, gayet sağlıklı iken bir anda plöreziye (akciğer hastalığı) yakalanır. Doktor, ona yakında ölebileceğini söyler. Fakat, bununla da savaşır.

 

Onun bu mücadeleci halini ve gücünü görenler ona yavaş yavaş hayranlık besler. Özellikle, 2. Dünya Savaşı sırasında sevdiklerini savaşa gönderenler onların ölüp ölmediğini Vanga’dan öğrenmek isterler. Kaybolan cisimlerin, insanların yerlerini de doğru tahmin edebilen Baba Vanga, günden güne büyük bir hayran kitlesi oluşturur. Hastalıklara şifalı çözümler bulabilir. 1942 yılında da Bulgaristan Çar’ı III. Boris onu ziyarete gelir. Artık, ünü dünya çapında da duyulur.

1942 yılının sonlarına doğru Dimitar Gushterov ile evlenir. Kısa bir süre sonra Petrich’e taşınırlar. Savaştan dolayı aralarına mesafe girer. Ardından da 1962 yılında, eşini alkolün sebep olduğu bir hastalıktan dolayı kaybeder.

 

1967 yılından ölümüne kadar devlet dairesinde resmi olarak kehanetlerde bulunur ve bu kehanetlerin yaklaşık %80’i doğrudur. Bu kehanetleri nasıl bu kadar doğru yorumlayabildiği bir bilinmezdir. Kehanette bulunduğu esnada ortamdaki enerji alanları, duyu dışı idrak yeteneğinin güçlü olması ve psikolojik sağlığı hala inceleme altındadır.

 

Vanga, 1996 yılına kadar tüm cesareti ve gücüyle yaşar. Birçok kişiye ilham olur. Fakat, 1996 yılında meme kanserine yenik düşer. Cenazesinde yüzlerce devlet adamı ona son vedasında eşlik etti. Büyük bir kalabalık ona elveda dedi. Ölümü, kendi sözleriyle şöyle tanımlıyordu:

Ölümden sonra insanın vücudu çürür. Geriye bir parçası kalır, o çürümez. Bu ruh veya adını bilmediğim bir şeydir. İnsandan geriye bu kalır. Çürümez, gelişmeye devam eder. Daha üst mevkilere ulaşır. Bu, ruhun sonsuzluğudur..” Son sözleriyse: ”Birbirinizden nefret etmeyin, birbirinizi sevin.” olmuştur.

Vasiyeti üzerine, Petrich’teki evi bir müzeye çevrilir. 2008 yılında çalışmaları tamamlanan müze, ziyaretçilerine bu tarihte kapılarını açar.

Bu içerik de ilginizi çekebilir:Güzel ve Sağlıklı Bir Cilt İçin 10 Cilt Bakımı Tüyosu

admin

Severek yazdığım, sizlerle dertleştiğim mekan burası. Hayattan zevk alarak yaşamak mı istiyorsun? Bi yere gitme. Zevosis'i takip et.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu