Sağlık

Hayalperest Değil, Hasta Olabilirsiniz! Aşırı Hayal Kurma Hastalığı: Maladaptive Daydreaming Sendromu

“Dozunda alınmadığında su bile zehirdir.” Bu gerçek psikolojimiz için de geçerli! Hayal kurmak, insan varlığının hayatını sürdürebilmesi için en önemli besindir. Hayaliniz olmazsa, bunu büyük ve ileriye dönük hedefler olarak da düşünmeyin; hafta sonu yapmak istediğiniz küçük bir kaçamağın, akşam eve döndüğünüzde kendinize ısmarlayacağınız büyük boy bir margherita pizzanın dahi hayalini kuruyor olabilirsiniz. Bunlar tehlikesiz, aksine günü ya da haftayı galip bir şekilde bitirebilmeniz için doğal motivasyon kaynaklarıdır.  

Uzun vadeli hayaller de çoğu zaman bizim faydalıdır. Geleceğimize dair hedefler belirlemek, kariyer planımızı yapmak ve en önemlisi de “gerçek ben”i görebildiğimiz tek sahnedir. Bu sahnede başrol de sizsinizdir, tüm biletleri alan o özel seyirci de…  

Hayal dünyamızın perdelerini sonuna kadar açtığı bir diğer nokta da aşktır… Hele ki duygularınız karşılıksızsa, ya da karşılık bulması için adım atmaya cesaret edemiyorsanız, aşkınızı dolu dizgin yaşayabileceğiniz tek yer hayal dünyanızdır…  

Peki hayal kurmak hangi noktada tehlike arz etmeye başlıyor? Ne zaman endişelenmeye başlamalı ve hem senaristi, hem yönetmeni, hem de başrolü olduğumuz bu oyunu zaman sonlandırmalıyız? 

Hayal Kurma Hastalığı (Maladaptive Daydreaming Sendromu) ile Normal Hayal Kurma Arasındaki Fark 

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi hayal kurmak her yaş, her cinsiyet ve türlü statüden insan için gayet normal karşılanan ve olağan bir durum. 

Özellikle çocukluk çağlarında en çok eğlendiğimiz oyun hayal kurmaktır… Hatta çoğumuzun bir ya da birden fazla hayali arkadaşı dahi olmuştur. Yeri gelmişken bu durumun da oldukça normal bir durum olduğunu belirtelim ki; çocuklarından bu arkadaşlarla ilgili şeyler duyan ebeveynler endişelenmesin. Fakat eğer yakın çevresinde ya da okulunda arkadaşlık bağı kurmakta zorlanıyor ve bu hayali arkadaşlarının direktifleriyle hareketlerini eyleme dökmeye başlamışsa destek almanız gerekebilir.  

Hayali arkadaşlarımızla olan ilişkimizi yavaş yavaş sonlandırıp, ergenlik dönemine girdiğimizde hayal kurmaya devam ederiz, fakat bu durum boyut değiştirir. Platonik aşklarımız, ünlülere olan ilgimiz, ileride edinmek istediğimiz meslek ve tabii kendimizi ünlü bir yıldız olarak hayal etmemiz… 

Hayal Kurma Hastalığı Maladaptive Daydreaming Sendromu nedir

Ergenlik dönemi ve sonraki dönemler dahil olmak üzere; yaşadığımız, duyduğumuz ya da etkisinde kalarak ilham aldığımız herhangi bir şey de hayal kurmamıza neden olabilir. Bu da gayet olağandır.  

Yetişkinlik dönemlerinde de hayal kurma aktivitelerimiz hız kesmeden devam eder. Bazen geçmişe gideriz, bazense olabildiğince ileriye. Hem ileriye dönük planlarımıza hizmet eden hayaller kurarız, hem de birkaç kısa film… Bunda da endişelenmeye mahal yoktur.  

Hayal Kurma Hastalığı (Maladaptive Daydreaming Sendromu) Nedir?

Tehlike çanlarının çalmaya başladığı nokta; gerçeklikle bağlarımızın kopmaya başlamasıdır. Bunu hayal ve gerçeği ayırt edememe problemi olarak algılamayın. Elbette bu konuda oldukça önemli. Ama Hayal Kurma Hastalığı olarak bilinen Maladaptive Daydreaming Sendromu’nda çoğu hasta aslında zihninde play tuşuna bastıkları upuzun metrajlı filmin hayal olduğunu ve gerçek olmadığının bilincindedir. Sorun; kendilerini hayal kurarken daha mutlu, güvende ya da ilgi odağı halinde hissetmeleridir. Başka bir değişle gerçek yaşam artık onlar için ilgi çekici ve herhangi bir konuda eyleme geçmek için cezbedici değildir. Bu yüzden her fırsatta zihinlerinde kurdukları ve her şeyin kontrolünü ellerinde tuttukları, o uçsuz bucaksız dünyaya seyahat etmek isterler. Bu durumun zamanla psikolojik bozukluklara sebebiyet vermesi bir yana, kişinin günlük yaşamındaki varlığını, ilişkilerini ve sorumluluklarını bütünüyle olumsuz etkiler. Nasıl mı? 

Hayal Kurma Hastalığı (Maladaptive Daydreaming Sendromu) Belirtileri ve Nedenleri

Hayal Kurma Hastalığı

Bu sendroma sahip olan kişiler, günün her saatinde hayal kurabilmek için fırsat kollar. Yaptıkları ve yapmak zorunda oldukları her şey için “bitse de gitsek” modundadırlar. Bir an önce bitsin, bir an önce gideyim de esas hayatıma; yani hayal dünyama geri dönebileyim düşüncesindedirler. Hal böyleyken iş hayatına, derslere ya da günlük rutin sorumluluklarımıza odaklanmak imkansızdır. Dikkat dağınıklığı ve odaklanma problemi yaşarken başarılı olmak imkansızdır. Üstelik hem uğraşmak zorunda olduğumuz şeyden sıkıldığımız için olumsuz etkileniriz hem de buna bağlı olarak art arda gelen başarısızlıktan… Bu durum da önlenemez bir şekilde kısır döngüye sebep olur. Hayal kurmaya bağlandıkça gerçek dünyada olumsuzluklar yaşar, bu olumsuzlukları yaşadıkça da hayal kurmaya daha sıkı bağlanırsınız. Dolayısıyla da kariyer bazında ve otomatikman da maddi anlamda kayıplar yaşamanız olasıdır. 

Hayal Kurma Hastalığı yani Maladaptive Daydreaming Sendromu; aynı zamanda ilişkilerimizi de tahribata uğratır ve yeni ilişkiler edinmemize engel olur. Çünkü hem aile bağları hem romantik ilişkiler hem de arkadaşlıklar; zaman, emek ve ilgi gerektirir. Bu sendromun gözlemlendiği kişilerde, ilişkileri sürdürmek son derece güçtür. İlgi göstermekten, ilişkileri için çaba sarf etmekten ve zaman harcamaktan kaçınırlar. Çünkü ilişkilerin garantisi yoktur. Her ilişki, her dostluk ya da her türlü duygusal bağ bitebilir, yanıltabilir, zarar verip, üzebilir. Bu da kişilerin insanlardan kaçıp, uzaklaşarak hayal dünyalarında var ettikleri karakterlere daha sıkı bağlanmalarına yol açar. Özetle kişiler, gerçek ilişkilerde kendilerini güvende hissetmezler ve ihanete uğrayıp, mutsuz olmamak için kendi güvenli alanlarını yaratırlar. 

Hayal Kurma Hastalığı yani Maladaptive Daydreaming Sendromu’nda ilişkilerle ilgili bir diğer nokta da özgüven sorunuyla doğrudan ilişkilidir. Kişinin gerçek ilişkiler kurmak için cesareti yoktur. Yoğun bir şekilde özgüvensizlik ve buna eşlik eden sosyal fobi, arkadaşlık ve romantik ilişkiler edinmenin önüne bir set çeker. Yetersiz olduğunu, sevilmeye değer olmadığını, donanımlı /kültürlü olmadığını, fiziksel görünümünün genel güzellik kanılarına hitap eder nitelikte olmadığını ya da maddi olarak yetersiz olduğunu düşündüğü için kendisini sosyal hayattan geri çeker.  

Zaman zaman hepimiz özgüven eksikliği yaşarız. İş hayatımızda, yeni bir ilişkinin başında ya da yeni bir ortama girdiğimizde ufak bir çekingenlik normal olarak addedilir. Hele ki bir topluluğun önünde konuşma ya da sunum yapmak, sahneye çıkmak hepimizde heyecana bağlı olarak ufak çapta bir özgüven düşüklüğü de yaşatabilir. Bu gayet olağandır. Fakat bu durum, kişinin duygusal bağlar edinmesini ve çalışma ortamına uyum sağlamasını engelleyecek boyuttaysa özgüven eksiliği de mutlaka destek alınması geren bir sorundur.  

Özgüven eksikliğinin Hayal Kurma Hastalığı’na neden oluşuna dönersek kişi, gerçek hayatta yaşayamadığı şeyleri hayal dünyasında yaşama eğilimi gösterebilir. Naturamız gereği hepimiz olabildiğince çok sevilmeye ve ilgi görmeye arzu duyarız. Fakat bazılarımızın, bazı özellikleriyle öne çıktığı ve bizi geride bıraktığı hissine kapılabiliriz. Örneğin bir arkadaş gurubuna dahil olmak isteriz fakat bu grupta varlığımızı sürdüremeyeceğimiz hissine kapılırız. Özgüven eksiliğimizin tüm benliğimizi ele geçirmesiyle yeterince sevilmediğimiz, dinlenmeye değer bulunmadığımız ve dolayısıyla da “aranan insan” olmadığımız kanısına varır ve kendimizi geriye çekeriz. Bazen de bu duruma fiziksel özelliklerimizi sebep olabilir. Kendimizi bu arkadaş gurubuna dahil olmak için yeterli görmedikçe, bağlarımızı koparmaya ve adeta görünmezliğe meyil ederiz. Bu noktada yeni bir kısır döngü daha karşılar bizi. Ortamlarda sessizliğe gömüldükçe, önlenemez olarak ilişki kurmakta zorlanırız. Sohbet etmeyen, kendinden bahsetmeyen, eğlenmeyi bilmeyen biriyle arkadaşlık kurmak zordur. Tahmin edersiniz ki bu kişi de gurubun yıldızı olamaz.  

Aynı durum bizi aşkın kollarından da koparır. Klişedir ama bir o kadar da doğrudur ki; biz kendimizi sevilmeye değer bulmadığımızda başka birinin bizi sevmesi çok zordur. Özgüven eksikliğiniz tüm gücüyle sizi dibe çekmeye çalışırken kendinizi romantizmin sularına bırakmak imkansızdır.  

İşte özgüven eksikliği de bu yönüyle bizi Hayal Kurma Hastalığı yani Maladaptive Daydreaming Sendromu’na hapseder. Çünkü ilgi görmeye, sevilmeye, aranan ve arzulanan kişi olmaya, başarılı olmaya, takdir görmeye, imrenilmeye ve daha bir sürü duyguya açlık ve ihtiyaç duyarız. Gerçek hayatımızda bu duyguları deneyimleyip, yaşayamadığımız için çareyi senaryo yazma becerimizde buluruz. Burada koşulsuzca sevilen, en güzel, en yetenekli, en başarılı, en kahraman ve uğruna mücadele edilen kişi oluruz. Gerçek hayatta imrenen, özenen, çoğu şeye heves eden ama başarmak için kendisinde güç göremeyen kişiyken; hayal dünyamızda imrenilen, özenilen, kıskanılan ve ilham veren kişi oluruz.  

Bu sendrom, psikolojik bir bozuklukken aynı zamanda da beynimizin bir çeşit savunma mekanizmasıdır aslında. Tıpkı yeterli besin alamadığımızda vücudumuzun depomuzdan harcaması gibi. Gerçek hayatta temin edemediğimiz duyguları, kendi zihnimizde tadarız. Çünkü sevgi, insan mekanizmasının psikolojik varlığı için hayatidir ve temin edilemediğinde yıkıcı sonuçları doğurur. Yani olmadığında ruhsal olarak ölürüz. Beynimiz bu noktada duruma müdahale eder ve duygusal varlığınızı sürdürebilmeniz için size bir kapı aralar. Kişi bu kapıya adeta koşar adımlarla yürür. Burası onun cenneti ve gerçeği haline gelir.  

Bu savunma mekanizması, yalnız kısa süreli olduğunda ondan fayda sağlayabiliriz. Duygusal olarak eksiklik hissettiğimiz anlarda, ilişkilerimizde geçici ve kısa süreli problemler yaşadığımızda ve hatta çoğu travmamızı atlatmamızda hayal dünyamız bizim için tampon görevi görür. Fakat daha önce de altını çizdiğimiz gibi önemli olan dozajdır.  

Hayal Kurma Hastalığı yani Maladaptive Daydreaming Sendromu’nda risk teşkil eden önemli noktalardan biri; kurduğumuz hayallere fiziksel olarak tepkimelerde bulunabilmemizdir. Zihnimizde izlediklerimize gülmemiz, ağlamamız ya da rol yaparcasına hayallerimizi sergilememiz; önemli bir sorunun habercisi olabilir.  

Hayal Kurma Hastalığından (Maladaptive Daydreaming Sendromu) Kurtulmak İçin Öneriler 

Öncelikli olan ilham kaynağınızın farkına varın. Hayallerinizi kurarken en çok esinlendiğiniz şeyleri analiz edin. Ya da karakterleri. Bu gerçek hayattan bir ya da birden fazla kişi de olabilir, hayranlık duyduğunuz bir ünlü de olabilir. Ünlü simalara hayal dünyamızda yer vermek son derece olağandır. Gerçek hayattaki kişilere olan umutsuzluğunuz, hayal kırıklıklarınız ve çekimserliğiniz sizi yüzeysel olarak tanıdığınız ve hayranlık duyduğunuz kişilere sevk edebilir.  

Bu sorunu yaşayan çoğu kişinin müzik dinlemekten olumsuz etkilendikleri saptanmış. Bazı şarkılar hepimizde duygusal bir karnaval oluşturur. O kadar etkileniriz ki, bazen kafamızda klip çekimini bile üstleniriz. Bu durum ender sıklıkta olduğunda normaldir. Fakat kulaklıklarımızı takıp, saatlerce müzik dinleyerek hayal kuruyorsak bu bir problemdir. Sorunu çözmek için müzik dinleme saatlerinizi minimalize etmeye çalışın. Bilhassa çalışırken ya da başka bir işle uğraşırken müzik dinlemeyin. Önce müziğe sonra da hayallere dalabilir ve yapmanız gereken şeylerden uzaklaşabilirsiniz. Hayal kurarken saatler su gibi akıp gider, akıntıya karşı direnmeye çalışın.  

Hayal dünyanıza ilham perisi olan bir diğer risk de Hollywood ışıkları! Kendi hayatınızda eğlenip, spotları üzerinize toplayabileceğiniz bir ortam yoksa, izlediklerimizin dünyasında kendimize yer ararız. Ekranlarla aramıza biraz mesafe koymak, senaryo üretiminizi sekteye uğratır ve böylelikle hayal dünyanızdan kopabilmeniz için size yardımcı olabilir. 

Hayal Kurma Hastalığı (Maladaptive Daydreaming Sendromu)

Bir insana “kitap okumayı biraz azaltsan daha iyi olabilir” diyebileceğimiz ender durumlardan biri bu sendrom. Ya da belki de okuduğunuz türleri biraz değiştirmelisiniz. Kitap okumanın önemini ve faydalarını nasıl anlatsak bilemedik. Ama demiştik ya bazen su bile zehre dönüşebilir. Hayal kurmaya meyilli olan kişiler, kitaplardan da beslenirler. Aslında bunu yapabiliyoruz. Kendimizi zaman zaman gerçek dünyanın üstümüze üstümüze gelen mecburiyetlerinden sıyırmak için harika bir sığınak. Düşünsenize bir kitap seç ve anında 1800’lü yıllara ışınlan! Harika değil mi? Ama durum hayal kurabilmek adeta avlandığımız bir duruma dönüşürse risk teşkil edebilir. Kendimizi kahramanın yerine koyar ve daha fazla şey hayal etmek için adeta sayfadan sayfaya koşarız. Kitaptır, cilt cilt olsa bile bir sonu vardır. Ama hayallerinizin asla. Bazı durumlarda kitap bittiğinde dahi o karakterden kopamazsınız. O artık sizin zihninizde başrolü kapmıştır. Hatta bazen başka bir kitapta dahi kahraman olarak onu seçersiniz. Zihnimizde yapabildiklerimiz şaşırtmaya devam ediyor değil mi? 

Gerçek hayatla bağlantınızdan ve sorumluluklarınızdan sapmamanız için günlük olarak yapmanız gerekenleri listeleyeceğiniz bir program tutmaya çalışın. Elbette ki temellerini zaman içinde ve her şeyinizi vererek kurduğunuz bu dünyadan kopmak kolay değildir ve aniden de gerçekleştirebileceğiniz bir hamle değildir. Bu yüzden günlük olarak program tutmak son derece etkili bir yöntemdir. Hayal kurma saatlerinizi kendiniz için bir ödül sistemi haline getirin. Önce listedeki tüm maddeler tamamlanacak, günlük rutinler yerine getirilecek ancak o zaman hayal kurmak için zaman ayrılacak şeklinde bir sistemle sorumluluklarınızı aksatmanın önüne geçerken, hayal kurmaya ayırdığınız zamanları da giderek kısaltabilirsiniz.  

Sosyal ilişkileriniz için bir adım atma girişiminde bulunmanız da sizi Hayal Kurma Hastalığından (Maladaptive Daydreaming Sendromu) büyük ölçüde kurtarabilir. Evet, kabul ediyoruz bu söylendiği kadar bir şey değil ama emin olun sandığınız ve gözünüzde büyüttüğünüz kadar da zor değil. İnsan naturası gereği sosyal bir varlıktır. Yalnızlığa ihtiyaç duyduğumuz da bir gerçek ama sadece zaman zaman! Daha fazla dışarı çıkın, davet edildiğiniz teklifleri reddetmeyin ve bazen de davet eden taraf olmaktan çekinmeyin. Çekinmeyin diyoruz ama kolay bir adım da değil, bunun farkındayız. Reddedilme fobisi dilinize prangalar takabilir. Bu yüzden hamlenizi yapmadan önce iyi bir analiz yapın ve onlara reddedemeyeceği teklifler sunun. Neleri sevdiklerini, nereye gitmek için can attıkları üzerinde düşünün. Aslında sosyal ilişkiler elbette ki böyle bir zemin üzerine kurulmamalı. Fakat söz konusu sosyal fobiyse küçük hileler yaparak, ilk adımı atmak için ihtiyaç duyduğumuz cesareti elde edebiliriz. Emin olun gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Ayrıca bu noktada biraz da çevrenize göz gezdirerek cesaret toplayabilirsiniz. Sizce herkes çok güzel, çok kültürlü, çok kibar, yetenekli, bilge ya da zengin mi? Sizce kusursuzlar mı? Herkesin konuştukları, ilgi duydukları çok mu anlamlı? Ama bakın, bir şekilde hayattalar ve görünmez değiller. Seviliyorlar, ilişki kuruyorlar, aşık oluyor, aşık ediyor, eğleniyor ve geziyorlar. Belki de çoğu layık bile değil elde ettiklerine. Sahip oldukları sevgi ve ilginin kıymetini bilmiyorlar bile. Ama kabul edin yırtıcılar. Onlar bu duygunun kendilerine ait olduğunu biliyor ve kopartıp alıyorlar. Bu yüzden kendinizi eleştirip, dibe çekmeyin. Hiçbirimiz mükemmel değiliz, hepimizin onlarca kusurdan ibaretiz aslında. Yani yalnız değilsiniz. Siz de insansınız, siz de mükemmel değilsiniz ve siz de kusurlarınızdan ibaretsiniz aslında. Ve biz insanlar birbirimizi severken tüm kusurlarımıza rağmen kucaklarız.  

Diğer bir öneri de dezavantajınızı avantaja çevirmek. Nasıl mı? Yazarların ve senaristlerin sizin yerinizde olabilmek için neleri yapabileceklerini düşünün. Yaşanan ve tanıklık edilen en ufak şeyden bile ilham almak, duyduğunuz her ritme özenle çekilmiş bir klip armağan etmek ve daha neler neler… Zihninizin içinde adeta bir yaratıcılık ateşi yanıyor. Eminiz ki yazsanız roman olurdu. Sahi neden yazmıyorsunuz. Artık günümüzde kitap çıkarmak o kadar ama o kadar kolay ki… Üstelik yine de bu kadar enli boylu uğraşmak istemiyorsanız, bunu kendiniz için sadece birkaç dakikada açabileceğiniz bir blog sayfasıyla da halledebilirsiniz. Ayrıca hikayelerinizi ücretsiz bir şekilde paylaşıp, milyonlara ulaştırabileceğiniz birkaç platform da var. Bunların başında da Wattpad geliyor. Sükse getirmeyi   başarırsanız yayınevleri peşinize takabilirsiniz. Bu durumun günümüzdeki en büyük avantajı artık her hikâyenin ama gerçekten de her hikâyenin bir okuyucu bulabilmesi. Yazdıklarımın edebi derinliği yok ya da çok klişe bir örgüye sahip diye düşünmeyin. Neler neler bestseller oluyor bir bilseniz. Ya dizi-filmler? Her biri birbirinin aynısı değil mi? Orijinal içerik bulmak için üye olmadığımız platform kalmadı. Bunca saçmalık ekrana yansıtılmaya değer görüldüyse, emin olun sizin kaleminizin de bir şansı vardır. Sadece yazın, inanın ve yazdıklarınız için mücadele edin. Saatlerinizi, günlerinizi ve belki de yıllarınızı asla gerçekleşmeyen ve gerçekleşmesi için hiçbir adım atmadığınız hayallerle geçirmekten çok çok daha iyi alternatif bu.  ,

Son olarak aslında en başta söylememiz gerekeni son söyleyerek, bu hastalıktan kurtulabilmenin en etkili ve kestirme yolu profesyonel destek almaktır. Durumun şizofreniye evrilebilmesi farkında olamayacağınız kadar hızlı gelişir.

Bu içerik de ilginizi çekebilir: Hayatınızdaki Her Şey Buna Bağlı! Dişil Enerji Nedir, Nasıl Yükseltilir?

admin

Severek yazdığım, sizlerle dertleştiğim mekan burası. Hayattan zevk alarak yaşamak mı istiyorsun? Bi yere gitme. Zevosis'i takip et.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu